İslam dünyası Doğu Türkistan’ı kurban etmiştir!
Doğu Türkistan’da Ölüm Sessizliği
Kadim Bir Millet Yok Edilirken!
Çocuğunu karısını kardeşini babasını anasını arayan Uygurların hazin hikayeleri!
Ve Uygurlar Türkiye’den gidiyor neden acaba!?
Doğu Türkistan’da eşine az rastlanır cinsten metotların uygulandığı bir soykırım yaşanmakta iken dünya sessiz, insanlık sessiz!
Camileri yıkılan, mezarlıkları tarumar edilen çocukları ellerinden alınan erkekleri tutklanan kadınları tutuklanıp tecavüze uğrayan organları çalınan mülklerine el konulan kadim bir milletin sesi duyulmuyor!
Körler ve sağırlar oynanırken bir millet soykırıma uğruyor.
Akıl almaz uygulamalar ve hikayeler bütün engellemelere rağmen gün yüzüne çıkıyor!
Gülbahar Jelilova’nın anlattığı; “Kampta 14 yaşından 80 yaşına kadar kadınlar vardı hiçbir suçları yoktu uyduruk suçlamalarla tutuklanmışlardı. Kaldığımız yerin penceresi yoktu tuvaleti koğuşun bir köşesinde açık bir yerdi su yoktu abdest almamız yasaktı kaldığımız yerin bir bülümü tahta ile kaplıydı sıra ile tahtaya uzanıyor öyle dinleniyorduk bir kısmımız yerde yatarken diğerlerimiz oturacak yerde olmadığı için ayakta bekliyorduk. Her sabah bizlerden çırılçıplak soyunmamızı istiyorlar bize hareketler yaptırıyorlar aramızdan bazılarımızı seçip götürüyor ve bizlere tecavüz ediyorlardı. Çocuğu olan genç kızların bebeklerini ellerinden aldıkları için aklını yitirenler oluyordu koğuşun kapısında bir delik vardı oradan kollarımızı uzattırıyorlar bize iğne yapıyorlardı içinde ne var ne için iğne yapılıyor bilmiyorduk. İçerde tecavüze uğramayan yoktu…. “kan donduran yaşadıklarına Çin komünist yönetiminin uyguladığı bir başka kan donduran hikayeyi tarihe not düşmek insanların yok edilişlerine bir başka örneği bizzat tanığının operasyon elamanın itirafını ağzından dinletelim!
Uygurlara uygulanan operasyon şeytanın aklına gelmez!
Eski Çin Güvenlik Görevlisinden Şok İtiraf: “2008’de Tanık Olduğum Olay, Hayatımı Değiştirdi”
Çin’in Doğu Türkistan’da yürüttüğü güvenlik operasyonlarına dair yeni bir tanıklık, bölgede yıllardır süren sistematik soykırıma ışık tuttu. Liu lang jun (六郎君) isimli X kullanıcısı, 2012’de Çin Silahlı Polis Gücü’nden (武警) emekli olmuş eski bir Polis memuru, 2008 yılında görev yaptığı döneme ait çarpıcı bir itirafta bulunan mesaj paylaştı.
Tanığın ifadeleri; “Ben, 12 yıl Xinjiang'da (Doğu Türkistan) hizmet verdikten sonra 2012'de emekli olan silahlı polis mensubuyum. 2008'de gerçekleşen bir operasyonla ilgili bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Operasyon aşağı yukarı şöyleydi. O gün bölük komutanımız bizden tutukluları almak için hapishaneye gitmemizi istedi. Gittikten sonra onları PLA üniformalarına dönüştürmemiz gerekiyordu. Şaşırmıştım. Bölük komutanına tekrar ne olduğunu sordum. Bize sormamamızı söyledi. Tutukluların kıyafetlerini değiştirdikten sonra bölük komutanı bize yerliler gibi giyinmemizi söyledi; Müslüman cübbesi ve başörtüsü. Daha sonra bizi üniformalı tutuklulardan ayırdı ve görevimizi yerine getireceğimizi söyledi. Görev yerine vardığımızda bagajdan ekipmanlarımızı almamızı söyledi. Toplamda sekiz sırt çantası vardı, sekiz kişiydik ve içleri molotof kokteylleriyle doluydu. Sonra bize operasyon talimatlarını verdi.
“Operasyonun Gerçek Amacını Sonradan Anladım”
Bize, PLA askeri kılığına girmiş dört kaçak mahkumun bölgemizden geçtiği söylendi. Pusu alanına ulaştıklarında, sekiz kişi olarak üzerlerine molotof kokteyli atıp onları ateşe verecektik. Ayrıca, görevimiz bu dört kişinin ölümünü sağlamaktı. Böylece, PLA askeri kılığına girmiş dört mahkum yakınlara geldi ve sekizimiz koşarak yanlarına gittik. Onları gördüğümde tanıdık göründüklerini anladım. Hapishaneden çıkardığımız dört kişi olduklarını düşündüm. Daha sonra onları molotof kokteylleriyle ateşe verdik ve öldüklerinden emin olduk. O zamanlar şaşkına dönmüştüm, bunun neden olduğunu merak ediyordum. Bunun sahnelenmiş bir gösteri olduğunu düşünmüştüm. Ertesi gün, dört PLA askerinin sekiz Uygur tarafından saldırıya uğrayıp öldürüldüğüne dair bir haber gördüm. Aynı gün, tüm birliğimiz “istikrarı sağlamak” için acilen olay yerine gitmek üzere toplandı. Arabadan inip olay yerini gördüğümde şok oldum. Sekiz kişi olarak dört mahkumu orada yakarak öldürmüştük. Yakınlarda bir köy vardı. Eğitmenimiz, sekiz teröristin köyle bağlantıları olduğunu ısrarla savundu. Köylüler, sekiz adamı teslim etmek zorunda kaldılar. Elbette, köylüler gizli operasyonumuzdan habersizdi. Bu yüzden yüzbaşı köydeki herkesin tutuklanmasını emretti.
“Bir Köyün Yok Edilmesine Tanık Oldum”
Ertesi gün acilen operasyon için toplandık ve çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere tüm köyü topladık. Köy neredeyse haritadan silinmişti. Ordudan emekli olduktan sonra bölgeyi tekrar ziyaret ettim ve evlerin bile yıkıldığını gördüm. Geriye hiçbir şey kalmamıştı. Bu deneyim, ordudan ayrılma kararımı da etkiledi. Yıllar sonra, bu görevin nedenini öğrendim. Xinjiang'daki (Doğu Türkistan) köylerde otlatmanın yasaklanmasının nedeni 2008 Pekin Olimpiyatları'ydı. Hükümet yetkilileri bunu köye bildirmek için gittiklerinde bir tartışma çıktı. Ardından özel polis çağırdılar ve özel polis, köylülerin tüm koyunlarına zorla el koydu. Özel polis koyunlara el koyarken, birkaç genç memurlarla kavgaya tutuştu, onlara taş ve tuğlalarla saldırdı. İşte bu yüzden tüm köy yerle bir edildi ve tüm köylüler tutuklandı. Bu olay beni derinden sarstı. Bu olaydan sonra ısrarla emekli olmaya karar verdim. Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar. Komünist Parti gerçekten kötü.”
Ayrıca eski Çinli Polis paylaşımının altına 2008 tarihinde o dönem yaşanmış olayla ilgili haberlerin ilişiğini de bırakıyor.
Uzmanlara göre bu tanıklık, Çin’in Doğu Türkistan’da yıllardır yürüttüğü “istikrarı sağlama” operasyonlarının ardındaki sistematik örtbas mekanizmasına dair yeni bir veri sunuyor. Özellikle “terörle mücadele” bahanesiyle yürütülen operasyonlarda Uygur sivillerin hedef alınması iddiaları, BM İnsan Hakları Komiserliği’nin 2022 raporunda da geniş yer bulmuştu.
Bu tanıklıklar, Çin’in etnik temizlik politikalarını gün yüzüne çıkarmakla birlikte maalesef insanlık harekete geçmiyor! Halkı Müslüman devlet ve milletler sessizliğini koruyor!Doğu Türkistan’daki Çin rejiminin yıllardır Doğu Türkistan’da yürüttüğü zulüm ve bastırma politikalarının iç yüzünü, bugün bölgede süren baskı düzeninin nasıl temellendiğini anlamamız açısından son derece kıymetlidir. Bu tür tanıklıklar, hem tarihî hafıza hem de uluslararası hukuk açısından kayda geçmelidir.
(Kaynak: @NYSean66
https://x.com/NYSean66/status/1976289891706081540)
Kadim Doğu Türkistan Müslüman kardeşlerimiz akıllara durgunluk verecek tertiplerle yok ediliyor!
Türk İslam devlet ve milletleri ne zaman ses verecek komünist Çin zulmüne ne zaman dur diyecek dersiniz?
Ne zaman?
Bu şartlarda çocuğu karısını kardeşini arayan Uygurlar
Muhacir Uygurların gerek Türkiye ve gerekse dünyanın değişik ülkelerinde hayatta kalma mücadelesinin yanında Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı ve kendi aile üyelerini Komünist Çin yönetiminin elinden alma mücadesi vermekteler.
Geçtiğimiz günlerde
Rızvangül Nurmuhammet kardeşi Mevlana Nurmuhammet’i Çin hapishanelerinden kurtarmak için başta BM olmak üzere çaresizce bütün kapıları zorluyor kardeşi Türkiye’de eğitim görmüş Doğu Türkistan’a gitmiş ve orada tutuklanmış.
Türkiye’ye gelmek Komünist Çin için Terörist olmak demek! 9 yıldır Çin hapishanelerinde tutuklu. 17 Ocak 2026 yılında kendisine verilen cezanın süresi doluyor ve serbest kalması gerekiyor. Mevlana’nın kardeşi tedirgin kardeşinin serbest bırakılmaması gibi bir zulümle daha karşılaşmak istemiyor. Rızvangül hanımefendi kardeşinin tutuklandığında çocuğunun altı aylık olduğunu şimdi ise yeğeninin 9 yaşına girdiğini yeğeninin babasız büyüdüğü anlatıyor ve kardeşinin kendisine teslim edilmesini istiyor.
Ömer Faruh iki çocuğunu kardeşlerini anasını babasını Çin zindanlarında arıyor! Kendilerinden bilgi alamıyor. Ömer Faruh’un çocukları ve bütün ailesinin tutuklanma senebi ailesinin Doğu Türkistan’ın hatırı sayılır iş insanlarından olması ve Türkiye’ye yatırım yapmaya başlamış olmaları. Üstelik Ömer Faruh’un iki çocuğu 2-3 yaşlarında ailelerin elinden alınıyor ve çocuklar ayrıca Türk vatandaşı! Arayan yok soran yok! Faruh’un eşi çocukların beşiklerine bakarak günlerini çaresizlik içinde ağlayarak geçiriyor!
Abdurrahman Tohti’nin karısı babası anası tutuklandıktan sonra 2.5 yaşındaki çocuğu komünist Çin kamplarında komünist Çinli olarak asimile ediliyor. Abdurrahman Tohti çaresizlik içinde feryat ediyor!
Medine hanım kardeşini arıyor. Kardeşi Türk vatandaşı üniversiteyi Türkiye’de okumuş. Annesi hastalanınca annesine bakmak için Doğu Türkistan’a gidiyor. Gidiyor gitmesine de hemen tutuklanıyor! Suçu bütün Uygurlar gibi terörle ilişkisinden(!) Çin komünist yönetimine göre Türkiye’ye gelmek terörist demek!
Ruşen Abbas hekim olan kız kardeşini arıyor! Kız kardeşi diğerleri gibi komünist Çin yönetimince uydurma suçlamalarla hapsediliyor. Ruşen hanım yıllarca mücadelesine rağmen Çin yönetimi kardeşimi bırakmadığı gibi kendisi ile ilgili bilgi de verilmiyor! Ruşen Abbas diğer Uygurlar gibi yakınlarından hiçbir haber alamıyor!
Ve Uygurların hemen hepsi aynı kaderi ve muameleyi yaşıyorlar.
Türkiye’den Çin’e götürülen bazı gazetecilerin Çin dönüşü yaptıkları açıklamalar tam anlamı ile ihanettir.
Doğu Türkistan’da insanlık suçu işlenmeye devam ederken dünya sessiz, Müslüman Türk ve İslam alemi duyarsız ve sessiz!
Zulme rıza zulümdür!
Vesselam
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://bncmedyahaber.com/yazar-insan-olumle-dirilen-eseriyle-yasayan-unutulunca-olen-1202.html
|